Küreselleşme çağında farklı kültürlerden gelen çalışanların
aynı örgüt çatısı altında bir araya gelmesi artık olağan bir durum haline
gelmiştir. Uluslararası şirketler, bu çeşitliliği verimli bir şekilde
yönetebilmek için insan kaynakları politikalarını yeniden gözden geçirmek
zorundadır. Bu noktada öne çıkan en önemli kavramlardan biri kültürel zekâdır
(CQ). Liderlerin kültürel zekâya sahip olması, yalnızca örgütsel performansı
değil, aynı zamanda insan kaynakları yönetiminin başarısını da doğrudan etkilemektedir.
Kültürel Zekânın İnsan Kaynakları Açısından Önemi
Kültürel zekâ, bireyin farklı kültürlerden kişilerle etkili
iletişim kurabilme ve uyum sağlayabilme yeteneği olarak tanımlanır. İnsan
kaynakları yönetimi açısından bakıldığında, bu beceri özellikle işe alım,
eğitim ve gelişim, performans yönetimi, çalışan bağlılığı ve kariyer planlama
gibi kritik süreçlerde belirleyici bir rol oynar.
Örneğin, işe alım sürecinde kültürel zekâsı yüksek liderler,
adayların yalnızca teknik becerilerini değil, aynı zamanda kültürel çeşitlilik
karşısındaki tutumlarını da değerlendirebilir. Böylece, farklı bakış açılarına
sahip bireylerin örgüte kazandırılması ve bu çeşitliliğin rekabet avantajına
dönüştürülmesi mümkün olur.
Eğitim, Gelişim ve Kültürel Uyum
Araştırmalar, liderlerin kültürel zekâsının örgütsel
performansı artırdığını göstermektedir. Ancak bu durum, yalnızca liderlerle
sınırlı değildir; çalışanların da kültürel farklılıklara açık olması gerekir.
İnsan kaynakları birimleri, bu noktada kültürel farkındalık eğitimleri, yabancı
dil kursları, kültürlerarası iletişim atölyeleri gibi programlarla çalışanların
CQ seviyelerini yükseltebilir.
Böylece, çalışanlar yalnızca kendi görevlerini yerine
getiren bireyler olmaktan çıkar, farklı kültürlerden gelen ekip arkadaşlarıyla
daha sağlıklı iletişim kurar. Bu da doğrudan ekip performansına ve dolayısıyla
örgütsel verimliliğe yansır.
Performans Yönetimi ve Bağlılık
Performans yönetimi, İnsan Kaynakları (İK)’nın en temel
görevlerinden biridir. EFQM mükemmellik modelinde de vurgulandığı üzere,
liderlik, strateji, insan kaynağı ve süreçler örgütsel başarıyı şekillendiren
“etkinleştirici” unsurlardır. Kültürel zekâsı yüksek liderler, farklı
kültürlerden gelen çalışanların ihtiyaçlarını daha iyi anlayarak adil ve
kapsayıcı performans değerlendirme sistemleri kurabilir.
Bu durum, çalışan bağlılığını doğrudan etkiler. Adalet
algısı güçlü, çeşitliliğe değer veren bir performans sistemi, çalışanların
yalnızca verimliliğini artırmakla kalmaz; aynı zamanda örgüte duydukları güveni
ve sadakati de güçlendirir. İnsan kaynakları politikalarının bu anlayış
doğrultusunda kurgulanması, uzun vadeli sürdürülebilirlik açısından kritik önem
taşır.
Örgütsel Yapı ve İnsan Kaynakları Stratejileri
İK yönetiminin başarısı, büyük ölçüde örgütsel yapının
niteliğiyle ilişkilidir. Araştırma, lider kültürel zekâsının örgütsel yapıyı
etkilediğini ve bu etkinin performansa yansıdığını ortaya koymaktadır. Katı ve
merkeziyetçi yapılarda çalışanlar karar alma süreçlerine dahil olamazken,
kültürel zekâsı yüksek liderler daha esnek ve katılımcı yapıları tercih eder.
İnsan kaynakları stratejileri de bu bağlamda yeniden
şekillendirilmelidir. Katılımcı örgüt yapılarında İK, çalışanların sesini daha
fazla duyurabildiği iletişim kanalları kurmalı; örneğin açık kapı politikaları,
çalışan memnuniyet anketleri, çeşitlilik komiteleri gibi uygulamalarla farklı
bakış açılarını yönetime taşımalıdır.
Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi ve Kültürel Zekâ
Kültürel zekâ, yalnızca günlük işleyişte değil, stratejik
düzeyde de İK’nın odak noktası olmalıdır. Bugün birçok şirket, “çeşitlilik ve
kapsayıcılık” (Diversity & Inclusion) politikalarını kurumsal
stratejilerinin merkezine koymaktadır. Ancak bu politikaların başarıya
ulaşması, onları yönetecek liderlerin kültürel zekâ düzeyiyle doğrudan
bağlantılıdır.
İnsan kaynakları, bu noktada liderlik gelişim programları
tasarlayarak yöneticilerin CQ becerilerini artırabilir. Mentorluk, koçluk,
uluslararası görevlendirmeler veya kültürel değişim projeleri gibi araçlar,
liderlerin farklı kültürel bağlamlarda deneyim kazanmalarını sağlar. Bu da uzun
vadede hem liderlik kalitesini hem de örgütsel performansı yükseltir.
Liderlerin kültürel zekâsı yalnızca örgütsel performansı değil, insan kaynakları politikalarının başarısını da doğrudan etkilemektedir. İşe alım süreçlerinden performans değerlendirmelerine, eğitim programlarından örgütsel bağlılığa kadar birçok alanda CQ’nun belirleyici rolü vardır. İK yöneticileri, kültürel zekâsı yüksek liderlerin yetişmesini desteklemeli, çalışanların kültürel farkındalıklarını artırmalı ve esnek örgütsel yapılar oluşturmalıdır.
Küresel ölçekte rekabetin arttığı bir dünyada, insan
kaynağının en değerli sermaye olduğu açıktır. Bu sermayeyi etkin biçimde
kullanmanın anahtarı ise, kültürel zekâya sahip liderler ve onları destekleyen
güçlü İK politikalarıdır. Böylece hem çalışanların mutluluğu hem de örgütlerin
sürdürülebilir başarısı garanti altına alınabilir.
Bu çerçevede, Nosratabadi, Bahrami, Palouzian ve Mosavi
tarafından hazırlanan “Leader Cultural Intelligence and Organizational
Performance” başlıklı makale, lider kültürel zekâsının örgütsel performans
üzerindeki etkisini ampirik verilerle ortaya koyarak literatürde önemli bir
boşluğu doldurmaktadır. Çalışmanın bulguları, kültürel zekânın yalnızca
bireysel veya takım düzeyinde değil, bütün bir örgüt performansı üzerinde
etkili olduğunu ve bu etkinin insan kaynakları uygulamalarıyla doğrudan
ilişkili olduğunu göstermektedir
Dolayısıyla, insan kaynakları yönetiminin temel
misyonlarından biri, bu tür araştırmalar ışığında liderlerin ve çalışanların
kültürel zekâlarını geliştirecek stratejik programlar tasarlamak olmalıdır.
Makaleye ulaşmak için:
Nosratabadi, S., Bahrami, P., Palouzian, K., & Mosavi, A. (2020). Leader cultural intelligence and organizational performance. arXiv. https://doi.org/10.48550/arXiv.2010.02678.

Hiç yorum yok: