İnsan Kaynakları denilince akıllara hâlâ “patronun adamı,”
“yönetimin polisi,” “evrak birimi” gibi ön yargı ile beslenmiş etiketler
gelebiliyor. Oysa iş, hangi sektörde ya da hangi teknoloji alanında olursa
olsun, varlığını sürdüren güç, insanlardır. Şirketlerin geleceğini yazacak olan
kalem, çalışanların eğitim ve gelişiminden ücretlendirmeye, aidiyet
duygusundan, kariyer yönetimine kadar tüm ihtiyaçlarını nasıl karşıladığınızla
ilgilidir. Asli sorumluluğu insan ve insana dair her şey olan İK’ya gelin,
başka açıdan bakmaya çalışalım ve bu algıyı taşıyabilmek için neye ihtiyaç var
birlikte bulalım.
Dünya, etkin bir insan kaynakları ekibi ile birlikte
yürümenin avantajlarını kanıtlıyor. Dünya genelindeki verilerle hazırlanan
Çalışan Bağlılığı Raporu’na göre, bağlı ekipler yaratabilen kurumlar yaklaşık
%145 daha hızlı büyüyor, ortalama %80 daha az devamsızlık yaşıyor. Yine
güvenilir bir başka trend raporda ise; çalışan deneyimini önceleyen şirketlerin
inovasyonda %30, kârlılıkta %20 artış kaydettiğini gösteriyor. Bu gibi somut
başarılarda rakamlar değerlidir, ama asıl gözden kaçırmamız gereken şey, gerçek
etkiyi hem çalışanların hem de işverenin hissetmiş olmasıdır.
İnsan Kaynakları bordro, izin takibi, evrak arşivinden
ibaret değildir. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, işin gerçek mimarı
insandır. İşte kırılma noktası ve İK’nın sahneye çıktığı an tam da burasıdır.
Şirketlerin geleceğini çizecek olan insan kaynağına nasıl yatırım yapılacağı ve
ona nasıl değer katılacağı noktasında İK, bu yolculuğun görünmez rehberidir.
Yeteneği yönetmek, yeni yetenekleri kuruma çekmek, ücretleri
zamanında ödemek, etkin raporlama yapmak onların sadece yetkinlikleridir.
Bir organizasyonu ayakta tutan yalnızca finansal tablolar değil, çalışanların hissettikleridir ve bu görünmeyen dinamiği yöneten, İK’nın duygusal zekaya dokunuşudur”.
“Kara kutu” gibi haksız etiketlerle anımsanan İK süreçleri,
bazen zor görünse de güven köprüsüne dönüştürülebilir. Bu dönüşümü mümkün
kılmak için uygulayabileceğiniz adımlar aslında basit.
Nasıl mı? İşte 6 adımlık yol haritanız:
1. Dinleyin,
Duyun, Dokunun: Masa başı İK olmak artık çok gerilerde kaldı. Evrak
birimi, bordrocu, kraldan çok kralcı, ayın son haftası çalışan ekip gibi haksız
etiketleri yıkmanın en etkili yolu, çalışanlar için orada olduğunuzu
hissettirmektir. Omzuna dokunmak ve nasıl olduğunu sormak bile en hızlı sonuç
alabileceğiniz yollardan biridir. Küçük geribildirimler, farz etmeleri,
zannetmeleri engeller. Bu geri bildirim, yalnızca kulaktan kulağa iletişimle
değil, somut adımlarla karşılık bulmalı. Sahadan haberdar olun. Nabzı tutmanın
en etkili yolu budur.
2. Süreçleri
Şeffaflaştırın: Görünür ve somut yürütülen her adım, bilinmezlikten
kaynaklanan işlevsiz yargıları ortadan kaldırır. “Nereye, ne zaman, nasıl”
sorularına verdiğiniz net yanıtlar, çalışanların odaklarını işlerine
yönlendirmesini sağlar. Bilgiyi aktarırken, samimiyetinizi hissettirin. Onu
anlamaya çalıştığınız yönündeki duygunuzu karşı tarafa geçirdiğinizde,
anlaşılmanız çok daha kolay olacaktır. Anladığınız zaman anlaşılırısınız da!
3. Geleceği
Dokuyun: Geleceği somutlaştırın. İnsanlar “Burada güvendeyim, burada
ilerleyebilirim” hissine kapıldıkça, motivasyonları tırmanır.
4. Takdiri
Kültürün Parçası Yapın: Küçük jestler, ayın kahramanı programı, anlık teşekkür
mesajları, birlikte güçlüyüz algısı aidiyet duygusunu güçlendirir ve İK’yı
“soğuk bir birim” olmaktan çıkarır. Birçok kişi işini değil; görünmezden gelme
duygusunu terk eder.
5. Yönetim’e
ihtiyaçlarınızı Aktarın: İnsan kaynaklarının yeri ve fonksiyonu üst
yönetim tarafından tüm çalışanlara benimsetilmesi için yönetim desteğinin şart
olduğunu onlara anlatın. Çalışanlar nereye, ne zaman, hangi konularda
başvuracakları hakkında bilgilendirildiklerinde odaklarını işlerine verebilir.
Üst yönetim tarafından doğru konumlandırılmış bir İK; çalışanlar tarafından da
karşılarında değil, yanlarında olan yol arkadaşı olarak bilinir. Örneğin, İK ya
giden bir çalışan için Amirini ve arkadaşını şikâyete gidiyor gibi algılar, İK’yı
amacına hizmet edemeyen bir yerde konumlandırır. İK, maaşlı olan her çalışanın
çözüm merkezidir. Bu algının yerleştirilmesi hem İK’yı hem de tüm çalışanları
rahatlatır.
6. Başarınızı Ölçün: Yukarıdaki adımları uygularken, başarınızı ölçmeyi de unutmayın. Devir hızı, devamsızlık oranı ve eğitim katılımı gibi göstergeler, İK’nın stratejik değerini somutlaştırır. Düzenli paylaşılan raporlar, karar vericilerin İK’ya bakışını değiştirir ve yatırımların geri dönüşünü netleştirir.
Tekrar hatırlatmak istediğim bilinen bir gerçek; İK,
organizasyonun yalnızca iş gücünü yöneten değil, aynı zamanda değerlerini
yaşatan ve geleceğe hazırlayan bir kültür mimarıdır. Algıları kırdığınızda,
İK’nın gücünü çok daha somut hissetmekle kalmaz, onu kuruma küresel rekabet
gücü kazandıran bir motor olarak görürsünüz.
Şimdi harekete geçme zamanı. İK algısını yeniden yazın,
süreci sahiplenin ve şirketinizi insanın gücüyle en parlak yarınlara taşıyın.
Çünkü en büyük sermeye, insan gücü.
Gülşen Bayram Gürbüz
İnsan Kaynakları Profesyoneli/Koç/Mentor/Danışman
Hiç yorum yok: