“Bu yazımda size, o dönem ‘asıl iş’ olarak adlandırılan bir yapılanmadan, bu yapının oluşturduğu topluluktan ve bünyesinde barındırdığı muazzam insan kaynağından bahsedeceğim. Elbette, o zamanlar adı böyle değildi.”
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bu harika yapılanmanın izlerine rastlıyoruz; medeniyetin, modernitenin ve adaletin timsali olan, varlığıyla bunu açıkça beyan eden bir teşkilattır bu. Gelin, önce kısaca tarihine göz atalım.
Bir şehirde yalnızca dükkânlar değil, değerler yükseliyorsa, orada bir iz bırakan vardır. Ahi Evran, 1205'te Kayseri’de bir meslek örgütü değil, çağlara direnebilecek bir insanlık modeli başlattı. O dönem, Anadolu’ya gerçekleşen göçlerin ve bu coğrafyanın iskan edilme sürecinin en güzel meyvelerinden biri de işte bu yapılanmadır.
Sanat, ticaret ve ekonomi gibi alanlarda mesleki gelişimi sağlayan bu sistem, günümüz stajyerlik süreçlerini andırmaktadır. İçinizden ‘Aaa, bu şimdinin stajı gibi!’ dediğinizi duyar gibiyim. Evet, doğru bir tahmin. Ancak bu, çok daha derin, çok daha istikrarlı, özenle seçilmiş ve süreci titizlikle takip edilen bir versiyonuydu.
Ahilik Temsili
Evvela, bu kadim yapının insanla kurduğu bağın ilk halkasına bakalım: Ahilik teşkilatında bir bireyin topluluğa kabulü, yalnızca bir iş alımı değil, bir değer sınavıydı. Bu sistemde iki tür üyelik biçimi vardı:
1. Aktif Üyelik: Yamak, çırak, kalfa ve usta gibi bireyleri kapsar. Bunlar günümüz kurumlarındaki “aktif personel” ya da “departman çalışanları” gibi düşünülebilir.
2. Pasif Üyelik: Daha önce aktif olmuş ancak yaşlılık, hastalık ya da kaza gibi sebeplerle çalışamaz hale gelmiş bireyler.
Ahilikte bir kişinin teşkilata alınması; yalnızca beceriye değil, ahlaki yeterlilik ve erdemli kişilik özelliklerine göre değerlendirilirdi. Bu süreç, bugünkü anlamıyla bir “özgeçmiş değerlendirme” sürecine benzetilebilir. Aday hakkında bilgi toplanır, çevresiyle görüşülür, geçmişi araştırılırdı.
İşe girişte kişiye rehberlik eden bir usta, adayın işe olan bağlılığını, davranışlarını, çalışkanlığını ve karakterini yakından takip ederdi. Günümüzde bu, insan kaynaklarının mülakat ve gözlem süreciyle benzerlik taşır.
Aday kabul edildikten sonra “alışana ve işi anlayana kadar” eğitim alırdı. Bu da stajyerin eğitimden geçmesi, deneyim kazanması sürecine oldukça benzer.
Referans Kültürü
Bir kişinin Ahilik teşkilatına kabulü için bir başka ahinin kefilliği gerekirdi. Yani bir nevi “tavsiyeyle işe giriş”. Günümüzde de referans mektupları ve öneriler işe alım süreçlerinde büyük rol oynar.
Terfi Ve Kariyer Basamakları
Usta olmak sadece teknik bilgi değil, aynı zamanda ahlaki yeterlilikle mümkündü. Günümüzde de çalışanlar başarılarıyla terfi eder, ödüllendirilir.
Ahilik sisteminde eğitim; üstten alta, bir taklit ve üretme modeliyle işlerdi. Bugün bunun karşılığı staj süreçleri, mentorluk ve kariyer planlamalarıdır.
Temsili Hikâye
Demirciler çarşısında sabah ezanı sonrası çekiç ve körük sesleri yankılanırken, Usta Halil’in dükkânına bir çocuk gelir: Mehmet, 12 yaşında, yetim bir çocuk. Babası da bir zamanlar demirciymiş.
Mehmet, “Usta Halil, sana yamak olmak istiyorum.” der.
Halil: “Yalnızca çekiç sallamak değil bu iş. Hem bileği, hem yüreği sağlam olanlar girebilir bu ocağa. Senin hakkında kim ne der, sormam gerek.”
Halil, mahallede Mehmet hakkında bilgi toplar. Güvenilir mi, sözünde durur mu?
Ertesi sabah:
“Başlıyoruz. Ama önce üç ay sadece izleyeceksin. Bu ocağın dili var, adabı var.”
Yani staj dönemi başlar.
Zamanla Mehmet çırak olur, sonra kalfa. Halil onun gelişimini gözlemler. Sonunda mahalle halkının da onayıyla dükkânı ona devreder.
Usta Halil, kemeri Mehmet’e kuşatırken, Mehmet çarşıda Ahi reisinin önünde şöyle der:
“Ben, işimi alın terimle, gönlümün terazisiyle yapacağıma söz veririm.”
Sonuç
İnsan kaynakları departmanlarında görev yapan herkese gönülden teşekkür ediyoruz. Yaptığınız iş sadece insan seçmek değil, kurumlara ruh kazandırmaktır.
Hiç yorum yok: