Giriş: Köprü Olmak Bir Sanattır
Bir kurumun başarısı sadece ürettiği hizmetin veya ürünün kalitesi, finansal performansla değil, kurum içindeki insan ilişkilerinin sağlığıyla, çalışan motivasyon ve bağlılığının yanında yönetimin çalışana verdiği değer ve şirketin vizyonu arasındaki sağlam ve sağlıklı iletişim köprüsüyle de ölçülür.
Yönetim, stratejik kararları belirler; çalışanlar bu kararları hayata geçirir. Bu iki uç arasındaki uyum, organizasyonun sürdürülebilir başarısının temelini oluşturur.
Tam da bu noktada, İnsan Kaynakları (İK) çalışanları devreye girer. Bu köprünün mimarı, İnsan Kaynakları profesyonelleridir Onlar, işverenin hedefleriyle çalışanların ihtiyaçları arasında bir denge unsuru, adeta bir köprü görevi üstlenirler. Fakat köprü olmak kolay değildir. Çünkü köprü, hem iki tarafın ağırlığını taşır hem de o tarafların birbirine ulaşmasını sağlar.
Tarafsızlık: Dengeyi Koruma Sanatı
Bir İK profesyoneli, görevini icra ederken tarafsız kalabilmeyi başarabilmelidir. Bu, bazen hem yönetimin hem de çalışanların tepkisini göze almayı gerektirir.
İK’nın tarafsız kalması, “hiçbir şey yapmamak” anlamına gelmez. Aksine, adil bir şekilde karar verebilmek anlamına gelir.
Tarafsızlığı koruyabilmenin yolları şunlardır:
Veri ve ölçülebilir kriterlerle hareket etmek: Terfi, performans ya da prim kararları duygusal değil, somut verilere dayanmalıdır.
Empati kurmak, ama duygusal tepkiden kaçınmak: Bir çalışanla empati kurmak, onunla aynı duyguyu yaşamak değil, neden o şekilde hissettiğini anlamaktır.
Şeffaf iletişim yürütmek: Çalışan veya yönetim tarafından yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için süreçleri açık şekilde aktarmak gerekir.
Etik ilkelere bağlı kalmak: Gizlilik, adalet ve eşitlik; bir İK profesyonelinin rehber üçlüsüdür.
Tarafsızlık, duygusuzluk değil; adil mesafeyi koruyabilme ustalığıdır.
Zorluklar: İki Taraf Arasında Kalmışlık
İnsan Kaynakları uzmanı çoğu zaman “iki tarafın da haklı olduğu” durumlarla karşılaşır. Yönetim maliyetleri düşürmek ister; çalışan yaşam kalitesini artırmak. Yönetim yüksek performans bekler; çalışan ise iş-yaşam dengesini korumaya çalışır.
Bu dengeyi kurmak kolay değildir. Karşılaşılan başlıca zorluklar şunlardır:
Yönetim baskısı: Üretkenliği artırmak, maliyetleri kısmak, performansı sürekli ölçmek…
Çalışan talepleri: Ücret artışı, esnek çalışma saatleri, adil terfi sistemi beklentisi…
Kuşaklar arası çatışma: X, Y ve Z kuşaklarının değer yargıları farklıdır; iletişim biçimleri de öyle.
Duygusal yük: Sürekli arabulucu rolünde olmak, profesyonel dayanıklılığı zorlayabilir.
Bu sebeple başarılı bir İK profesyoneli, yalnızca insan ilişkilerini değil, duyguların yönetimini de çok iyi bilmelidir.
Süreci Etkili Yönetmek: Köprü Olmanın Beş Anahtarı
Gerçek bir köprü, sağlam temellere oturur. Aynı şekilde, İK’nın da çalışan ve işveren arasında kalıcı bir güven köprüsü kurabilmesi için bazı stratejik adımlar atması gerekir:
Açık İletişim Kanalları Kurmak
Geri bildirim toplantıları, öneri sistemleri, anketler ve birebir görüşmelerle kurum içinde “konuşan bir kültür” yaratmak. Çalışan, sesinin duyulduğunu hissettiğinde bağlılık artar.Yöneticileri Eğitmek ve Güçlendirmek
Çoğu zaman çalışan memnuniyetsizliğinin nedeni yöneticidir, şirket değil. Bu nedenle, yöneticilere “etkili iletişim”, “geribildirim yönetimi” ve “duygusal zekâ” konularında eğitim verilmelidir.Politika ve Prosedürleri Şeffaflaştırmak
Kurum içi politikaların açık ve herkes tarafından erişilebilir olması, “adalet algısını” güçlendirir. Böylece İK’nın tarafsızlığı sorgulanmaz hale gelir.Güven Kültürü Oluşturmak
Çalışan, İK departmanına başvurduğunda gizliliğin korunacağına inanmalıdır. Aynı şekilde yönetim de İK’nın kurum çıkarlarını gözettiğinden emin olmalıdır. Güven yoksa köprü sallanır.Duygusal Dayanıklılık ve Profesyonel Mesafe
İK profesyoneli bazen hem çalışanların gözyaşına hem de yönetimin baskısına tanık olur. Bu süreçte duygusal dayanıklılık geliştirmek, mesafeyi korumak ama empatiyi kaybetmemek gerekir.,
Gerçek Hayattan Bir Örnek
Bir üretim firmasında İK yöneticisi, vardiya çalışanlarının yoğun iş temposu nedeniyle motivasyon düşüklüğü yaşadığını fark eder. Yönetim, üretim hedefleri tutmadığı için baskı yapmaktadır.
İK yöneticisi, sorunu analiz eder, çalışanlarla birebir görüşmeler yapar ve “esnek mola sistemi” önerir. Bu sistem, üretimi yavaşlatmadan çalışanlara kısa dinlenme aralıkları sağlar. Yönetim başlangıçta tereddüt etse de sistem uygulanır. Sonuç: Hem verimlilik hem de çalışan memnuniyeti artar.
Bu örnek, İK’nın tarafsız ve çözüm odaklı yaklaşımının kurumun bütün dengesini nasıl olumlu etkileyebileceğini gösterir.
Sonuç: Köprüyü Güven Bağıyla Kurmak
İnsan Kaynakları profesyoneli, yalnızca çalışan ile işveren arasında mesaj ileten bir kanal değildir. O, kurumun duygusal zekâsını temsil eden stratejik bir aktördür.
Tarafsızlığını koruyan, adaleti önceleyen ve iletişimi güçlendiren bir İK profesyoneli, sadece süreçleri yöneten değil; kurum kültürünü inşa eden bir liderdir. Böyle bir lider, hem çalışanın hem de işverenin güvenini kazanır. Böylece kurum kültürünün gelişimine doğrudan katkı sağlar.
Sonuç olarak; bir İK profesyoneli köprü olmakla yetinmemeli, iki taraf arasında kalıcı bir güven bağı inşa etmelidir. Çünkü en sağlam köprüler çelikle değil, adalet, iletişim ve güvenle ayakta kalır. Güvenin de gizli sırrı karşılıklı anlayış ve empatiden gelir.
Hiç yorum yok: