Bir takım, sadece aynı hedefe koşan insanlardan ibaret değildir. Bir takım; farklı seslerin, fikirlerin ve duyguların, ortak bir ritim bulabildiği güvenli bir alandır. İşte bu yüzden takım yönetimi, yönetmekten çok bağ kurmak üzerine kurulmalıdır. Çünkü insanlar,
yönlendirilmekten çok anlaşılmak ister ve bu doğrultuda, yöneticinin rolü oldukça önemlidir.
Günümüz iş dünyası aktif bir değişim sürecinde ve hedefler, tablolar, sayılar önemini hâlen daha korusa da, artık başarı yalnızca bu somut verilerle ölçülmüyor. Başarının yeni ölçütü, bir takımın kriz anlarında bile nasıl bir arada kalabildiğidir. Çünkü günümüz profesyonelleri sadece iş değil, anlam arıyor ve anlam ancak birlikte üretilebiliyor.
Güvenle Başlayan Yolculuk
Bir takımın nefesi güvendir. Güven varsa fikirler konuşur, yaratıcılık cesaret bulur ve hata yapmak korkutucu olmaktan çıkar. Takım üyeleri birbiriyle açık iletişim kurabiliyorsa, o ortamda “kim daha güçlü” değil, “biz birlikteyiz ve yeni başarılara imza atabiliriz” inancı hâkim olur. Bu doğrultuda iyi bir yönetici, insanların kendini güvende hissettiği bir alan yaratır. O alan, bazen bir teşekkür cümlesinde, bazen de sessiz bir destek anında, bazen de zor zamanında yapılan ufacık bir tespitte saklıdır.
''İletişim sözcüklerden daha fazlasıdır.''
Takım yönetiminde iletişim, sadece bilgi aktarmak değildir. İyi bir yönetici, konuşmaktan çok dinlemeyi bilmelidir. Çünkü çoğu zaman takımın ihtiyacı, bir plandan öte o takımı oluşturan her bir kişinin varlıklarının kabul edildiğini hissetmesi ve fikirlerinin duyulduğuna dair inançlarının gelişmesinden geçer. Özellikle hibrit ve dijital çalışma döneminde iletişimin niteliği, başarının kaderini belirliyor. Bir mesajın tonu, bir toplantının süresi, bir geri bildirimin biçimi… Bunlar küçük gibi görünen ama takımın enerjisini doğrudan etkileyen önemli etmenlerdir. İyi bir iletişim kültürü, güvenin sürdürülebilir hâlidir. Yöneticinin iyi bir üsluba sahip olması, takımın ona olan saygısının artmasıyla birlikte kurum itibarını da destekler niteliktedir.
''Ortak amaç ortak ruhu doğurur.''
Hiçbir takım sadece yetenekle güçlü olmaz. Onu güçlü yapan şey, herkesin aynı yöne farklı bir perspektiften bakabilmesi ve bakış açılarını korkusuzca dile getirebilmesinden geçer. Bir takım, “neden buradayız?” sorusuna ortak bir cevap verebiliyorsa, orada gerçek bağlılık ve takım oyunu söz konusudur. Yöneticinin görevi sadece işleri planlamak değil, o ortak anlamı canlı tutmaktır. Birinin emeğini fark etmek, küçük bir başarıyı kutlayarak en ufak bir katkının bile fark yarattığını hissettirmek ve herkesin kendini özgürce ifade edebileceği bir ortam yaratmak, takım ruhunun en sessiz ama en güçlü ifadeleridir.
Esneklik: Değişimin İçinde Kalabilmek
Değişim çağında yaşadığımız için iş dünyasının temposu, teknolojinin hızı, insanın beklentileri sürekli yenileniyor. Bu ortamda en iyi takımlar, en uyumlu olanlardır. Değişime direnmek yerine ondan öğrenmeyi seçen takımlar, her zorluğu büyüme fırsatına dönüştürebiliyor. Bu yüzden iyi bir yönetici, hataları cezalandırmaz; onları öğrenme malzemesine dönüştürür. Çünkü gelişim, konfor alanının dışında başlayan bir süreçtir. Farklı fikirlere direnen gruplar zamanla yok olmaya mahkumdur. İşte tam bu noktada, yazımızın başından beri bahsetmiş olduğumuz ifade özgürlüğü ve her bir bireyin kendini gönül rahatlığıyla ifade edebilmesi en önemli adımlardan biridir.

Günümüz Liderlerinde Başarı
- Emir vererek değil, ilham vererek,
- Takımına beraber çalışmanın önemini vurgulayarak,
- Otoriteden ziyade etkin rol alarak,
- İnsanın insana iyi geldiğine inanarak,
- Takımındaki insanların potansiyeline inanıp bu doğrultuda yönlendirerek sağlanabilir.
Takım yönetimi, teknik bir süreç değil; insani bir yolculuktur. Bu yolculukta planlar, raporlar, stratejiler elbette önemli bir yere sahiptir ama her şeyden önce “biz” duygusunun olması gerekmektedir. Bir liderin emir vermesi ona karşı önyargı oluşturacak ve ast üst ilişkisi sağlıksız bir temel üzerine kurularak kişilerin motivasyonunu olumsuz etkileyecektir. Günümüz iş dünyasında verimliliği sağlayabilmek için ast üst ilişkisi yaratmak ve bunu sürdürmeye çalışmak yerine ekip olmanın önemini vurgulamak ve başarının sırrının doğru görev dağılımı ile aynı amaç için hep beraber çalışmaktan geçtiğini vurgulamak gerekir. Bu doğrultuda liderin de en az diğer çalışanlar kadar emek verdiğini görmek ekstra çalışmalar ortaya konulduğuna tanıklık etmek gerekir. Doğru zamanlarda grupça doğru inisiyatifi almakla birlikte bireysel sorumlulukları gerçekleştirmenin önemi de iyi bir performans için önemlidir.
İnsan kaynaklarının geleceği de tam olarak burada saklıdır. İnsanları sadece performans göstergeleriyle değil, birlikte üretme gücüyle değerlendirebilmektir. Çünkü bir takım, yalnızca birlikte çalışan değil, birbirine inanan insanlardan oluşur ve inanç, bir kurumun en sessiz ama en kalıcı gücüdür.
Hiç yorum yok: